23 Şubat 2013 Cumartesi

Bye Bye Güney ve Orta Amerika

4 Season in 2 Monthes Slideshow: Sibel’s trip to 21 cities including Londra was created with TripAdvisor TripWow!
Evet, 2 aylık güney, orta Amerika seyahatim tamamlanmış oldu. Güzel bir yolculuktu. Çok şey öğrendim. Bir kere teslim olmanın ne demek olduğunu öğrendiğim, kendimi daha iyi tanıdığım bir yolculuk oldu. Yolculuğumda bana yardım eden her canlıya ve bana destek veren tüm dostlarıma çok teşekkür ederim.
Böyle bir yolculuk yapmayı planlayanlar, bence hiç durmayın hemen adım atın. Tüm bu seyahatim yaklaşık 12.000 usd’ye mal oldu. Yanınızda bir kişi daha olur ise 12.000 usd’ın %20 -30 daha azına mal edebilirsiniz. Ya da aynı paraya daha lüks otellerde kalarak seyahatinizi tamamlayabilirsiniz. ( bu tutarın içinde alışveriş yoktur. Seyahatlerimde alışveriş yapmam. Çünkü aldıklarımı taşımam gerekir)
Bir sonraki seyahatimde görüşmek üzere

Sevgiler

Tekrar Playa del Carmen’deyim

15 ocak 2013
İki gün daha burada kaldıktan sonra önce Boston’a yeğenim Duyum’a sonra da İstanbul’a doğru hareket edeceğim. Nedense bu seferki seyahatimde İstanbul’u ve evimi çok özledim.
Playa da Del Carmen’de kaldığım bu iki gün boyunca,  bu bölgede tırmanılan tek piramit olan Coba’ya ve dev kaplumbağalarla yüzeceğiniz, nadir bulunan stingraylerle (vatoz) karşılaşacağız Akumel plajını gittim.
Ve ilk zipping deneyimimi yaşadım. Ve bu çok heyecanlıydı. Ayrıca buradaki eğlence parklarından Xcaret’e gittim. Xcaret gerçekten muhteşemdi.
Buraya geldiğinizde mutlaka buraya uğramalısınız. Karayip kıyılarında görmek istediğiniz tüm hayvanların, güzel kumsalların olduğu keyifli bir yer..

Sevgiler

Korsanlar Diyarı Kuba

2 aylık seyahatimin son durağı olan Kuba'dayım. İlk 2 günümü Havana'da sonraki iki günümü ise Trinidad'ta geçireceğim. Son beşinci günümü ise tekrar Havana'da kalacağım. Buraya geldiğinizde dövizinizi bozdururken kazıklanmaya hazırlıklı olun. İnternette 1 usd nin 1 cuc olduğunu söylese de 1 cuc karşılığında 0.83 usd veriyorlar. Ekonomik açıdan zorluk yaşayan bir ülkenin usd karşısında değerinin yüksek olması ise ayrı bir enteresanlıktı. Neyse dedik ve kazıklanarak paramızı bozdurduk.  Çünkü ATM’den para çekmek mümkün değildi. Bir de sadece visa kart kullanıyorlardı. Ve benim yanımda sadece master kartım vardı.  Bu yüzden yanımdaki nakit parayı iktisatlı kullanmam gerekiyordu. Allahtan havaalanı transfer ve otel ücretini önceden ödemiştim.
Havaalanındaki otobüs şirketinden Havana -Trinidad arası için otobüs biletimi satın aldıktan sonra Küba turumu organize eden turun havaalanındaki bürosuna uğradım.  Tur şirketi beni taksi ile Hotel Havana libre'ye gönderdi.  Check in yaptırdıktan sonra Havana’daki günlerimi nasıl geçireceğimi organize etmek üzere otelin lobisindeki havana tur masasına gittim.  Şehir turu ile akşam için Bueno Vista Social club gecesine kaydımı yaptırdım. Havana'ya gelip te Bueno Vista Social club deneyimini yaşamamak yanlış olurdu.
Öğleden sonra Havana sokaklarında yürüdüm. Buraya sanki sihirli bir şey olmuş ve 1950 yıllarında kalmışlardı. Arabalar, yollar, kıyafetler hep 1950’lerdendi. Havana şehrinin old city bölgesi Unesco dünya mirasları listesinde yer alıyordu. Şehirdeki dolaşmam bitince  otele dönüp duş aldım. Odamda şöyle bir uzandıktan sonra Bueno Vista Club’agitmek için otelin önünden bir taksiye bindim. Club eski şehirdeydi ve eski şehir söylenildiği gibi çok güzeldi.
Bueno Vista Social Club’a geldiğimde show da başlamak üzereydi. Arkada orkestra, önde ise yaş ortalaması 65 olan sekiz kişiden oluşan sanatçılar iki saat boyunca bizlere müzik ziyafeti verdiler.
Amcalar şu anda böyle iseler gençliklerinde kim bilir nasıldılar. Keyifli bir Kuba akşamından sonra tekrar taksi ile otele döndüm. Bu sefer bindiğim taksi, 1949 model mavi bir dodgedu.

Ertesi sabah otelde kahvaltımı yaptıktan sonra Havana şehir turuna katıldım. Grup 20 kişiden oluşuyordu. Rehberimiz hem ispanyolca hem de ingilizce olarak gördüğümüz yerlerin hikâyelerini aktardı. 
Önce “forbidden” yasaklanmış anlamına gelen Vededo'ya uğradık. Buraya yasaklanmış denmesinin sebebi ise şuydu; Eskiden buraları tamamen ağaçlıkmış. Hiç kimseye inşaat izni verilmiyormuş. Devrimden sonra bu yasak kalkmış.  Ve şimdi çok geniş bir yerleşim alanı haline gelmiş. Vedodo'dan sonra eskiden zenginlerin yaşamış olduğu şimdilerde ise konsolosluklara tahsis edilmiş büyük evlerin olduğu Miramer’e gittik. Buradan sonra ise Jose Martinin 30 m yüksekliğindeki heykelinin olduğu meydana gittik.  Bu meydanda Che ve önemli kişilerin resimleri yer alıyordu. 
Bu meydan geçmişte Che’nin halkla konuşma yaptığı meşhur meydandı.  Burada on beş dakika fotoğraf molası verdiler. Molanın sonunda aynı meydana on beş kadar turist altlarında eski model şık arabalar ile meydanı ziyarete geldiler.
Tüm arabalar pırıl pırıl parlıyordu. Meydandan sonra son durağımız olan Unesco' nun dünya mirasları listesine aldığı eski şehre geldik. Önce tur otobüsü ile şehrin sınırlarını gezdik. Sonra da şehrin içerilerine girdik. Bazı evler restore edilmişti.
 Bazıları ise yıkık döküktü. Binaların hepsi birbirinden güzeldi. Şehrin içinde yürürken taştan yapılmış eskiden duvardan dökülmüş kayaların bulunduğu küçük bölümler vardı. Bunlar geçmişte korsanlardan korunmak üzere şehrin dışına inşa edilen taş duvarlardan arta kalanlardı.
Turumuz bittikten sonra tur otobüsü ile geri dönmek yerine burada kalmayı tercih ettim. Buraları biraz daha derinliğine keşfetmek istiyorum. Latin müziği eşliğinde öğlen yemeğimi yedikten sonra Havana club’ın bulunduğu bölgeye doğru yürüdüm. Bu yol üzerinde turistlerden çok Kübalılar vardı.
Yürürken Kübalı bir çocuk malum takılmak amacıyla neden yalnız olduğumu, onun benim eksik bir parçam olabileceği konusunda sipüritüel bir konuşma yaptı. Gülümseyerek dinlemekten başka çarem yoktu. Söyledikleri doğruydu ama dengeyi onunla birlikteyken bulabileceğim konusunda onunla aynı fikirde değildim. Akşam için Havana’daki gerçek Bueno Vista Club olduğunu iddia ettiği clube beni davet etti. Nazikçe teklifini red ettikten sonra hızla yanından uzaklaştım.
Biraz daha şehrin içinde dolaştıktan sonra yürüyerek otele geri döndüm. Yürüdüğüm yol eskiden korsanların adaya çıktığı meşhur rıhtımdı. Yürürken Karayip korsanlarındaki J.Depp’i hatırlamadan edemedim.

Ertesi gün Küba'nın başka bir şehri Trinidad'ta olacağım.
Sevgiler
Trinad’a Gidiyorum
Sabah saat 9.00 kahvaltımı ettikten sonra otelin havuzunda güneşlendim. Trinidad'a gidecek olan otobüsün kalkış saati 13.00 dı. Daha çok zamanım vardı. Saat 12.00 gibi check out yaptıktan sonra otobüs terminaline gittim. Burada otobüslerden yer numarası vermiyorlar. İstediğiniz yere oturabiliyorsunuz. Neyse ki otobüs boştu ve yanıma kimse oturmadı. 5,5 saatlik yoldan sorna Trinidad'a vardım. Burada kalacağım her şey dâhil şeklindeydi. Resortun içinde açık büfe restaurant ile değişik ülkelerin yemeklerinin sunulduğu üç farklı alacart restaurant vardı. Akşamları da show yapıyorlardı. Akşam yemeğimi yedikten snra saat 9.30 da showu seyretmeye gittim. Bu akşamın teması " AŞK" dı. Aşk şarkıları söyleyip danslar ettiler.
Ertesi gün sabahtan öğleye kadar sürecek olan Trinidad şehir turu gezisine yazıldım. Kahvaltımı yaptıktan sonra Trinidad’a doğru yola koyulduk. Tur sabah saat 9.00 dan 13.30 a kadar sürecekti. Trinidad'ın geçim kaynağı turizmmiş. Trinidad geçmişte şeker kamışı üretimi ile de ünlüymüş. Teknolojiyi geliştirmedikleri için şeker kamışı olayı sekteye uğramış. Şimdilerde şeker kamışı yurt dışından ithal ediliyormuş.
Trinidad şehrinin tamamı unesco’nun dünya mirasları listesine girmiş.  Şehrin tamamı eski haliyle korunmuş. Yerlerde eski kaldırım taşları bile aynen duruyor. Halkın yaşadığı evler ise muhteşem. Tam benim sevdiğim gibi yüksek tavanlı ferah evler.  Yüksek derken öyle 3 metreyi kast etmiyorum. Evlerdeki tavan yüksekliklerini en az 5 metre kadar düşünebilirsiniz.
Bazı aileler evlerinin içini restorasyon yaparak bed&breakfast şeklinde kiraya veriyorlarmış. Oda ücretleri ise sezonuna göre 25-35 usd arasında değişiyormuş. Şehrin içinde yaklaşık 3 saatimizi geçirdikten sonra otele geri döndük.
Akşam yemeği için dünya mutfakları restaurantında rezervasyon yaptırdıktan sonra öğlen yemeğimi yiyip dosdoğru kumsala gittim. Kumsal biraz rüzgârlıydı. Güneş batana kadar tüm öğleden sonramı kumsalda geçirdim. Zaten yapacak fazla bir şey de yoktu. Güneş battıktan sonra odama gidip giyindim. Akşam yemeğimi yedikten sonra akşam showunu  seyretmeye gittim.
Yarın sabah erkenden tekrar Havana'ya dönüyorum.
Bye bye Trinidad
Küba’da son günüm
Küba’daki son günümde tekrar Havana'daydım. Son gecemi eski şehir merkezinde geçirmek istemiştim ama tur şirketi yanlışlığına kurban oldum. Eski şehrin merkezi yerine şehir merkezindeki bir otele yerleştirmişti beni. Ve burada yapacak çok bir şey yoktu. Ben de gezi yazılarımı yazdım
Küba Hakkında Bir Kaç şey!
Küba’nın tarihi çok eski değil.  Ayakta kalmaya gelişmeye büyümeye çalışıyorlar ama turistleri döviz alış satışından kazıklayarak ve bunun arkasına da Amerika’nın bir zamanlar onlara neler yaptığı hikâyesini yapıştırarak yapmaları doğru değil. Evet, Küba halkı çok fakir. Fakirler ama  ellerinden geleni yapıyor mu?  Çok emin değilim. .

Sevgiler



Merhaba Meksika, Merhaba Maya’lılar

 Cancun’a varır varmaz yapmak istediğim tek şey, Küba gezimi organize edecek bir turizm acentesi bulmaktı. Ancak saat sabahın yedisi olduğundan acentelerin açılmasını beklemem gerekiyordu. Bu yüzden önce kahvaltı yapmaya karar verdim. Kahvaltımı bitirdikten sonra gözüme kestirdiğim bir tur şirketinin kapısından içeriye girdim. Sanki herkes Küba’ya gitmek için yarışıyor gibiydi. Ancak Küba’da 5 gün kalacak şekilde uçak bileti bulabildim. Bu durumda sadece Havana ve Trinidad’ı görebilecektim. Cayo Coco adasından vazgeçmek zorunda kaldım. Çünkü Havana’dan Cayo Coco’ ya gitmek otobüs ile 11 saat sürüyordu. Adaya giden uçaklarda da yer kalmamıştı.  
Havana ve Trinidad’da kalacağım otellerden teyit gelince bana mail atacaklardı. Artık Playa del Carmen’e gidebilirdim. Bir saat sonra Playa del Carmen deydim.  Otele eşyalarımı bıraktıktan sonra burada kaldığım süre zarfında neler yapacağımı planlamak üzere bir tur şirketine uğradım ve buraya gelme amacım olan Chichen Itza gezisi ile yunuslarla yüzme aktivesi için rezervasyon yaptırdım. Sonra da Playa del Carmen'in beşinci caddesi ile sahilini dolaştım. Sahil bayağı renkli gözüküyordu. Sahilde bir sürü Beach Club ve otel vardı. Önce Duyum'un geçen sene buraya geldiğinde gittiği Canibal Royal Beach Club'a gittim. Burası bayağı popüler bir yer olmalıydı. Sahil tarafındaki masaların üzerinde reservli olduğuna dair etiketler konulmuştu. Orada çalışanlardan birine nereye oturabileceğimi sorduğumda, üzerinde rezerv yazısı olan masalardan birine oturmak istiyorsam bir şişe alkollü içecek açtırmam gerektiği bilgisini aldım. “Hoppala, güneşin altında sürekli içki içmek” fikri güzel bir fikir değildi. Garsona içki içmediğim durumda nerede oturabileceğimi sordum. Garson da ikinci kattaki restaurantta oturup yemek yiyebileceğimi ya da bir üst katındaki terasta güneşlenebileceğimi söyledi.
İkinci kattaki restaurantta bir şeyler atıştırdıktan sonra teras katına çıkıp güneşlendim. Bir iki saat kadar sonra müziğin sesi yükselmeye başladı. Kumsal tarafındaki sahneye benzer bölümde bir sürü gencin dans etmeye başlamıştı. Bir müddet sonra müziğin sesi daha da yükseldi. Artık daha fazla burada kalamazdım. Beach Club’tan ayırılıp beşinci caddede biraz yürüdüm. Akşam yemeğimi yiyebileceğim bir yer aradım. Meksika’da olduğuma göre Meksika yemeliyim diye düşünerek Meksika yemekler yapan bir restauranta gittim. Buraya gelip de margarita içmeden gitmek olmazdı. Margarita ve margaritama eşlik edecek güzel bir meksika yemeği ısmarladım. Keyifle akşam yemeğimi yiyip margaritamı içtikten sonra taksi ile kaldığım otele döndüm.  Ve böylece Playa Del Carmen’deki ilk günüm bitmiş oldu.
Chichen Itza
Yolculuğumun başından beri beklediğim önemli an gelmişti. Bugün bu seyahate çıkma sebebim olan Chichen Itza’ya gideceğim. Sabah saat 7.45 gibi buluşma noktasına gittim.  İtalyan, Californialı ve Bulgaristanlı çift ve ben olmak üzere toplam sekiz kişiydik. Benim Türk olduğumu duyunca hepsi birden çok şaşırdılar. Türkiye’de yaşayan herkesin esmer olduğunu zannediyorlardı. Benim gibi bir sürü sarışının Türkiye’de yaşadığını anlatmaya çalışsam da benim istisna olduğumu düşünüyorlardı.
Rehberimiz hem italyanca hem de ingilizce olacak şekilde günün programı hakkında bilgi verdi. Chichen Itza'ya üç saat sürecek araba yolculuğu sonrasında ulaşacaktık. Yolun yarısına geldiğimizde yarı değerli taş ve tahtadan yapılmış maya figürleri yapan bir atölyeyi ziyaret edecek, Chichen Itza'dan sonra meksika yemekleri yapan bir restaurantta öğlen yemeğimizi yiyecek sonrasında da Cenoto denilen yer altında arkeolojik değeri olan tarihsel bir mağarada yüzecektik. Son olarak ta maya köyünü ziyaret edecektik.
Chichen Itza'ya vardığımızda hepimiz çok heyecanlıydık. Tarihteki önemli bir zamanı temsil eden bir yere gelmiştik. Chichen Itza’daki piramit astrolojik önemi olan bir piramitti. Piramitin her köşesi 91 basamaklı bir merdivenden oluşuyormuş. Bu da 364 güne yani bir yıla tekabül etmekteydi. Ve güneşin hareketini en iyi yansıtacak şekilde konumlandırılmıştı.
Burada yaşayanların çoğu mayalı melezlerdi. Bin beş yüzlü yıllarda İspanyolların gelmesi ile melez bir ırk oluşmuştu. Rehberimiz bize mayaların beden şekilleri hakkında bilgi verdi.  Erkek mayalıların tıraş olma gibi bir dertleri yoktu. Çünkü suratlarında tüylenme olmuyordu. Bedenlerinin üst kısımları geniş, karınlarının hemen altında ince bir bel sonra tekrar hafif genişleyen kalçalar. Rehberimiz maya tarihinden de bahsetti. Mayalı rahipler astroloji konusunda yaşayan halka göre daha fazla bilgiliymişler. Ve bu bilgiyi halkı manipüle etmek için kullanmışlar. Güneş tutulmasından dolayı gündüzken gece olmasını tanrının gazabı olarak kabul edip halkın güneşe kurban vermesi için zorluyorlarmış. Zavallı halkta gönüllü olarak yaşamlarından vazgeçermiş.
 Kurban etme ritüeli sırasında kurbanın acı çekmemesi için bir takım otlar içirilirmiş. Kurbanın karnı ustaca kesilir, kurban halen yaşarken atan kalbini çıkartıp halka gösterirlermiş. Son olarak ta kalbin içindeki kanı içerlermiş. İspanyollar bu bölgeyi keşfetmek için geldiklerinde böyle bir vahşeti görünce çok şaşırmışlar. Olanlara anlam veremediklerinden öncelikle tüm tapınakları yerle bir edip yerine kilise inşa etmişler. Şimdilerde İspanyollar ve mayalılar barış içinde bu bölgede yaşamaya başlamışlar.
Rehberin mayalar ile ilgili söylediği en enteresan şey; dünyada maya dilini konuşan beş milyon kişi olduğuydu
Chichen Itza'da iki saat kadar kaldıktan sonra minibüsümüze inip öğlen yemeğimizi yemek üzere Meksika restaurantına gittik. Yemekler çok lezzetliydi. Yemeğin sonuna doğru ilk geldiğimizde meksika kıyafetleri ile bizi karşılayan Meksikalı bayan ve karşısında erkek partneri bize meksika danslarından bir demet sundular.
Şimdi sıra arkeolojik değeri olan yer altı mağarasında yüzme ritüeline gelmişti. Cenota’ya vardığımızda bizden başka daha bir sürü turistin de burayı ziyaret etmek için geldiğini gördük. On dakika kadar bekledikten sonra Bulgar çiftle birlikte paylaşabileceğimiz bir dolap bulabildik. Eşyalarımızı dolaba koyduktan sonra merdivenlerle aşağıya doğru inmeye başladık. Sonunda aşağıda mağaranın derinliklerine indik. İsteyen kıyıdan merdivenlerden suya giriyordu. İsteyen ise sete çıkıp yukarıdan atlıyordu. Yukardan atlamak başta korkunç gözükse de herkes atladığına göre ben de atlarım diyerek ürkütücü de olsa ilk atlayışımı yaptım. Yüksekten atlamak bayağı heyecanlı olmuştu. Tabii dayanamayıp bir kez daha atladım.
Bulgar çiftle birlikte birkaç fotoğraf çektirip mağara içinde yüzdükten sonra kıyafetlerimizi giyip diğerleri ile buluşma yerine gittik. Programın son ayağı Maya köyünü ziyaret etmekti. Maya köyüne geldiğimizde köy biraz köylükten çıkmıştı, modern bir şehir haline gelmişti. Meydandaki kiliseyi dolaştıktan sonra meydandaki bir cafede kahve içtim. Artık dönüş vakti gelmişti. Ve 2,5 saatlik araba yolculuğu sonrasında Playa Del Carmen'e vardık. Bugün tanıştığım dostlarımla vedalaştıktan sonra otelime döndüm. Bugün yorucu ama güzel bir gün olmuştu.
Yunuslarla Buluşma
Bugün öğleye kadar yunuslarla birlikte olacağım. Öğleden sonraki programı boş bıraktım. Çünkü Küba’da kalacağım otellerin teyidini almak için tur acentesine uğramam gerekiyor. Kaldığım otelde kahvaltımı yaptıktan sonra beni yunuslara götürecek olan tur yetkilisi ile bulaşacağım yere gittim. Neyse ki araç tam vaktinden önce geldi ve yunuslara doğru yola koyulduk.
Playa del Carmen'de birçok değişik park var. Indeana Jones vari şeyler ilginizi çekiyor ise burası tam size göre. Yok, ben plaj olayını severim, şnorkel yapmak istiyorum diyorsanız Xcarete gidebilirsiniz.  Hepsine birden gitmek isterseniz buraya bir hafta ayırmanız gerekiyor. Aktivitelere katılmaya niyetliyseniz bence Playa Del Carmen’de çok pahalı bir otelde kalmayın derim. Çünkü aktiviteler sabah saat 7-8 gibi başlayıp akşam saat 7-8 gibi bitiyor. Bu yüzden de çok pahalı bir otelde kalmanıza gerek yok. Yok, ben tarihi eser falan sevmiyorum, eğlence parkları da ilgimi çekmiyor diyorsanız o zaman sahilde beach clubı olan lüks bir otelde kalmalısınız.
Yunuslara geldiğimizde önce kayıt bürosuna uğradık. Eşyalarımı dolaba kilitledikten sonra yunuslarla buluşma yerine gittim. Grupta bir çocuk ve 7 yetişkin vardı. Bu seferki yunuslarla ikinci buluşmam olacaktı. İlki Antalya'da olmuştu. Yunuslarla buluşma çok keyifli geçti. Biz yunuslarla oynarken fotoğraflarımız da çekilmişti. Fotoğrafları çok merak ediyordum. Fotoğraflar çok güzeldi ama beni bir süpriz bekliyordu. Her bir fotoğraf için 25 usd istiyorlardı. Bu da çok fazlaydı. Resimler için yunuslarla buluşma için verdiğim paradan daha fazla para istiyorlardı. En sonunda pazarlıkla 5 fotoğrafa 50 usd vermek konusunda anlaştım
Fotoğraf konusunu hallettikten sonra öğlen yemeğimi yemek üzere cafeye gittim. Yemeğimi ısmarladıktan sonra cafenin yakınındaki denizaslanları ile matilleri seyrettm. Artık gitme vakti gelmişti. Tur şirketinin ayarladığı minibüsü ile Playa del Carmene geri döndüm. Playa del Carmen’e varır varmaz Küba’da kalacağım otellerin teyidini almak üzere tur şirketine uğradım.
Tur şirketinden çıktıktan sonra etrafı seyrede seyrede yürürken dikkatime Bo Derek stili saç yapan kuaförler çekildi ve içlerinden birisine girerek yarım saat içinde Bo Derek stili saçlara sahip oldum. Böylece saçlarımdaki beyazlar da kapanmıştı. Akşamüstü İtalyan restaurantında yemeğimi yedikten sonra bavulumu hazırlamak üzere otelime döndüm.
Yarın Küba’da olacağım.
 Küba'da görüşmek üzere

22 Ocak 2013 Salı

Belize Şehri

Panama’dan EL Salvador aktarmalı uçak ile Belize şehrine vardım. Belize havaalanında 20 sene önceki uygulamalar yapılıyordu. Neyse ki kısa sürede gümrükten geçiverdim.  Havaalanından çıktıktan sonra Belize city’de kalacağım otelin şoförün beni bekliyordu. Şoför İngilizce konuşuyordu. Sonunda birileri ile birkaç laf edebilecektim. Geçmişte burası İngiliz kolonisi olduğundan buradaki herkes İngilizce konuşuyordu. 20 dakikalık araba yolculuğundan sonra Ret Hut Inn Guest House’a vardım.  Odama yerleştikten sonra burada neler yapabileceğim konusunda bilgi almak için resepsiyona gittim. Herkes buradaki hayvanat bahçesinin güzelliğinden bahsediyordu ama orayı görmek istediğimden emin değildim. Tke görmek istediğim Mayan Ruinleri ve kumsaldı. San Blas adasındaki New Zealandlı çiftin önerdiği adaya gidebilirdim. Çünkü Belize şehri içinde güzel kumsal yoktu. Ve resepsiyondaki bayan Julia ile buradaki iki günümü planladık. İlk gün Mayan ruin ve hayvanat bahçesini gezecektim. İkinci günümde ise Caya Caulker adasına gidecektim.
Beni Mayan ruin’e götürecek olan tur rehberi kaldığım otelde yaşıyordu. İsmi Trisha idi. Trisha 67 yaşında İngiliz bir bayandı. Benim gibi ikinci hayatını yaşıyordu. Uzun yıllar bankaların network tasarımı işinde çalışmış. İşi dolayısıyla bol bol seyahat etmişti. Günün birinde yaptığı işi yapmamaya karar verdikten sonra California’da 2 sene film yapmak üzere üniversiteye devam etmiş, 5 sene Amerika’da film endüstrisinde çalıştıktan sonra sonrasında ise Belize’de yaşamaya başlamış. Şimdi 5 senedir Belize’de yaşıyormuş. Yazmış olduğu birkaç kitabı dahi varmış.
Trisha ile Mayan ruin’e gitmek için sabah 8.00da buluşmak üzere sözleştik. Sabah saat 8.00’da Mayan ruinlerin olduğu Altun Ha’ya doğru yola çıktık. Bir önceki akşam sürekli yağmur yağdığından Trisha botlarımı da yanıma almam konusunda uyarıda bulundu. 
 45 dakika sonra Altun Ha’daydık. Giriş biletimizi aldıktan sonra Mayan Ruin’lerinin kapısından içeriye girdik. Belize, geçmişte Guatamala’ya aitmiş. İngilizler belli bir süreliğine bu toprakları Guatamala’dan kiralamışlar. Sonrasında ise iade etmek istememişler. 1981 yılında Belize bağımsızlığını ilan etmiş. Belize 290 km uzunluğunda 110 km genişliğinde bir ülke. Gelirini tarım ve turizmden elde ediyormuş. 2006 yılında çok az miktarda olsa petrol bulunmuş.
Mayalar bu bölgede m.ö. 250-900 yıllarında yaşamışlar. Temple of the Sun M.Ö 125 yılında inşa edilmeye başlanmış. Yüksekliği 16 m.13 ayrı bölümden oluşuyormuş. 13bölüm hem yer altı dünyasını hem de yukarısını sembolize ediyormuş. Tapınağın üzerinde ise şu an bozulmuş daha iyi olsa güneş tanrısının surat figürleri yer alıyordu. Her figürde güneş tanrısının bakışları farklı bir duyguyu anlatıyordu. Güneş tanrısı figürü hem insan hem de bir jaguarın özelliklerini taşımaktaymış. Bir saatlik bir geziden sonra Mayan Ruinleri tamamını gezdik. Ve Belize zoo’ya gitmek üzere tekrardan yola koyulduk. Yolda Belize yemekleri yapan güzel bir restaurantta yemeğimizi yedik.
Bir saat süren araba yolculuğundan sonra Belize hayvanat bahçesindeydik. Kapıda Belize hayvanat bahçesi için “dünyanın en küçük ama en güzel hayvanat bahçesi” olduğuna dair yazı asılmıştı. Hayvanat bahçesi ormanlık alan içinde kurulmuştu. Tel örgüler ise koruma amaçlı yerleştirilmişti. Buradaki hayvanların çoğu ya ormanda yaralanmış ya da bakıma muhtaç olan hayvanlarmış. Örneğin 4 toucan yavru kuşlar bir ormanda anne ve babası tarafından ayrı olarak görülmüş. Bu 4 yavru toucan’ı burada korumaya almışlar. Hayvanat bahçesinin en önemli hayvanı ise jaguarmış. Bir siyah bir de beyaz renkte iki farklı jauguarları var.
 Jaguar dışında geyik, kartal, maymun, tavuk,  timsah, papağan, meşhur dağ ineği tapir ve leylekler, yer alıyordu. Bir saat süren hayvanat bahçesi gezimizden sonra bugünkü turumuz tamamlanmıştı. 
 Trisha ile otele döndük.  Güçlü bir yağmur başlamıştı. Çok şanslıydık gezimiz bittikten sonra başlamıştı.
Otele döndüğümüzde kahvemi içip biraz internette dolandım. Yarın buranın güzel olduğu söylenen adalarından birine gidiyorum
Sevgiler
Caya Caulker Adası
Belize şehrinde güzel kumsallara gitmek istiyorsanız Caya Caulker, San pedro gibi adalara gitmeniz gerekiyor. Bu yüzden bugün Caya Caulker adasına gitmeye karar verdim. Sabah kalktığımda hava biraz limoniydi. Yapacak bir şey yoktu. Yaz yağmurları çabuk geçerdi. Sabah saat 9.00 teknesi ile Caya Caulker’e gittim. Caya Caulker’e ulaştığımda önce etrafı şöyle bir dolaştım. Sabahtan 3 saatlik Hol-Chan Marina Park gezisi vardı. İlk etabında köpek balığı ve vatozla birlikte ikinci ve üçüncü etabında mercan bahçesinde snorkel gezisine yazıldım. Bu gezi toplam 3 saat sürecekti. Ohio’dan buraya tatil yapmak üzere gelmiş Amerikalı bir çift daha bu tura katılmıştı.
Kaptan Mario ile birlikte gezimize başladık. Adanın biraz açıklarına çıktığımızda denizin derinliği tekrar 3-4 metrelere gelmişti. Burası Hol-Can parkıydı ve koruma altına alınmıştı. V ben buraya benzer bir yeri iki sene önce birkaç kez rüyamda görmüştüm. Rüyamda suyun rengi biraz daha koyu renkteydi.  Rüyamda bu su uyun üzerinde uçuyordum. Şimdi ise içine girecektim.
Turkuaz renginde suyun altında vatozlar görünmeye başlamıştı. Arkasından da köpek balıkları.  Biraz! Ürkmedim yalan olur. Önce Mario denize girdi ve köpek balıklarının bu saatte karınlarının tok olduğunu söyledi. Mario yapabiliyor ise ben de yapabilirim diye düşündüm ve şnorkelimi alıp suya atladım. Doğruca Mario’nun yanına gittim tabii. Tek başıma yüzecek kadar cesaretli değildim. Hakkikaten de köpek balıklarının umurumda bile değildik.
Onlar kendi halinde yürüyorlardı. Denizin içinde kocaman deniz kabukları vardı. Mario bu deniz kabuklarını alıp teknedeki yardımcısına veriyor. Tam bunları bize hediye olarak verecekler herhalde diye düşünürken yardımcısının kabukları tekrar denizin içine attığını gördüm. Kabuklar denize atıldıkça vatoz ve köpek balıklarının sayısı da artıyordu. 
Mario, vatozları ve köpek balıklarına dokunmaya başladı. Ben de Mario’nın dokunduklarına dokunuyordum. Tehlikeli vatoza dokunmak, köpek balığının kuyruğunu okşamak benim için çok enteresan bir deneyim olmuştu. 45 dakikalık yüzmeden sonra tekneye geri çıktık.  Tekneye çıktığımızda Mario bize ananas ikram etti. Ananasın tadı muhteşemdi.
Şimdi ikinci durağımız mercan bahçesiydi.  Burası da muhteşemdi. Sanki akvaryumda gibiydiniz. Sarı, mavi, turuncu, yeşil rengârenk bir sürü büyük balık vardı. Burada yarım saat kadar kaldıktan sonra son durağımız olan başka bir mercan bahçesine gittik.  Burada deniz diğerine göre daha akıntılı ve sığdı. Mercanlara yaklaştıkça akıntı sizi geri itiyordu.
Muhteşem bir 2,5 saatlik yüzmeden sonra tekrar adaya geri döndük.  Amerikalı dostlarım ve kaptan Mario ile vedalaştıktan sonra rıhtıma en yakın olan bir cafede bir şeyler yiyip kahvemi içtim. Kahvemi içtikten sonra adanın diğer taraflarını da keşfettim. Tekrar rıhtıma döndüğümde Belize’ye dönüş teknesinin kalkmasına yarım saat vardı. Bir saatlik tekne yolculuğundan sonra tekrar Belize’deydim. Kaldığım otelin şoförü beni rıhtımda beni bekliyordu. Beni Cancun’a götürecek otobüsün kalkacağı terminale bıraktı.
Otobüs terminalinde beklerken oradakiler bugün akşam Cancun’a gidecek olan otobüsün iptal edileceğini söylüyordu. Söyleyenler taksi şoförleri olduğundan doğru söyleyip söylemediklerini kestiremiyordum. Benim gibi birkaç turist daha geldi. Hepsi de benim gibi taksi şoförlerinden şüpheleniyorlardı. Bizi Mexico sınırına bırakmayı teklif ediyorlardı. Sınırdan sonra rahatlıkla Cancun’a gidecek otobüs bulabileceğimizi söylediler. Bunun üzerine birkaç turist şehrin içindeki otobüs şirketine gittik. Otobüs şirketi otobüsün bu akşam geç kalkacağını söylüyordu. Ancak otobüste yer kalmamıştı. Bunun üzerine otobüs terminaline döndük ve taksi yerine oradaki normal şehirlerarası otobüs ile sınıra en yakın Belize şehrine gitmeye karar verdik. Üç saat sonra Belize ve Mexico arasındaki snır şehrine vardık. Buradan sonra Mexico’ya taksi ile geçiş yapılıyordu. Benimle birlikte olan Amerikalı çift sınırı geçtikten sonra Mexico şehrinde o gece kalmaya karar verdiler. Ben ise otobüs terminaline gidip Cancun’a gidecek en yakın otobüse binmekte kararlıydım.  Sınırdan sorunsuz bir şekilde geçtik. Taksi bizi otobüs terminaline bıraktı.  Cancun’a en yakın otobüs terminalinden abaha karşı saat gece 12.30 deydi ve sabah 7.00 da Cancun’da olacaktı. Hemen bilet satın alıp otobüsün gelmesini bekledim.  İki saatlik bekleyişten sonra Cancun otobüsüne binebildim.
Sonunda Cancun’a ulaşmıştım. Şükürler olsun!
Sevgiler